2000’lerin başında, birçok marka üç boyutlu logoları tercih ediyordu. Daha sonra yalnızca bir gecede değişim başladı ve iki boyutlu, düz bir dünyaya uyandık.
1997’de tanıtılan ilk Google logosu, üç boyutluydu. Şimdi baktığımızda ise çok daha sade ve iki boyutlu. Üstelik bunu yapan tek şirket Google da değil. 2000’li yılların başında, 3D logolar epey revaçtaydı.
Daha sonra biz farkına varmadan logolar boyut değiştirdi ve büyük bir çoğunluğu iki boyutluya doğru evrildi. Aklınıza en popüler uygulamaları getirin. Instagram, Netflix, YouTube… Hepsi iki boyutlu. Peki bu değişim nasıl ve neden oldu?
2000’lerdeki logolara gelmeden önce 1990’lara gidelim.
1990’lı yıllarda logolar yine iki boyutlu, sade ve basitti. 2000’lerin başında ise photoshop yükselişe geçti. Dijtal grafik tasarım, herkesin kolayca erişebileceği bir şey oldu. Logolar da iki boyutludan üç boyutluya geçiş yaptı. 90’lara kıyasla daha hareketli, gerçekçi, kabartmalı görseller tercih ediliyordu.
“Skeomorfizm”in büyük bir etkisi vardı.
Bir nesnenin, çalışma prensibi farklı olmasına rağmen daha önceden bilinen farklı bir nesneyi hatırlatacak şekilde tasarlanması anlamına gelen sekomorfizm, nesnelerin iki boyutlu düzleme aktarılırken daha gerçekçi ve üç boyutlu çizgiler ile şekiller kullanılarak tasarlandığı bir tasarım trendi hâline gelmişti.
Temel amaç ise bilgisayar sistemlerine yeni alışmaya başlayan insanlar için kullanımı daha kolay hâle getirmekti. Arayüzlerde de dijital özellikler, gerçek hayattaki nesnelere benzetiliyordu. Örneğin “kaydet” deyince aklımıza gelen disket sembolü, bir skeomorfizm örneği. Tabii gelişen teknolojiyle disket kullanımı kalktığında bu sembol de değişime uğradı.
Skeomorfizme sık sık başvurulan o dönemlerde, dijital ortamlarda gerçekliği taklit etmek için çok daha fazla gölgeler, dokular, degradeler kullanılıyordu.
Skeomorfizm sayesinde yeni teknolojilere de daha iyi adapte olunuyordu. Örneğin yalnızca bir tuşa sahip iPhone kullanırken ekrana dokunduğumuz yerlerde bir “tık” sesi çıkması, gerçekten bir tuşa basıyormuşsunuz hissiyatı veriyordu.
Bu teknolojileri kullanmaya alıştıkça skeomorfizm ve üç boyutlu tasarımın önemi azalmaya başladı. Aşırı eğimler, göze batan kenarlar ve yansımaların karmaşık, göz yoran ve kullanımının zor olduğu ortadaydı. Böylece tekrardan iki boyutlu tasarımlara yönelik adımlar atıldı.
Değişim bir gecede oldu diyebiliriz.
18 Eylül 2013’te Apple, iOS 7 güncellemesini getirdi ve düz bir dünyaya uyandık. Parlak, kabartmalı, cafcaflı tasarımın yerini iki boyutlu bir sadelik almıştı. Elbette bu büyük değişim, değişimi pek de sevmeyen biz insanlar için epey eleştiri sebebi oldu. Apple’ın bu radikal yeniliği, diğer markaların ve logolarının da değişimini hızlandırdı.
Aslında logoların bu yönde değişimi çok daha mantıklı oldu çünkü tasarımcılar, belli bir markanın logosunu büyültüp küçültürken veya başka bir yere sığdırmaya çalışırken detayların bozulmasıyla eskisi gibi uğraşmak zorunda kalmıyor.
Günümüzde ise internette gördüğümüz neredeyse her şey düz ve iki boyutlu tasarıma sahip. Ancak değişen teknoloji ve VR gözlükler gibi kendimizi içinde bulacağımız dijital çağda bizi neyin beklediği, skeomorfizmin geri gelip gelmeyeceğiyle ilgili büyük konuşmamak gerek!