Sosyal medya uygulamalarında başparmaklarımız bir aşağı bir yukarı kayarken -özellikle de Türkiye gibi bir ülkede- sürekli iç karartıcı haberlere maruz kalıyoruz. Bu olumsuz gündem nedeniyle adeta içimiz kararıyor fakat yine de bu haberleri tüketmeye ısrarla devam ediyoruz. Tüm gönderilere baksak bile yeni bir haber daha çıktı mı diye takıntılı bir şekilde ana sayfayı yenilemekten kendimizi alamıyoruz.
İşte bu duruma İngilizcede “doomscrolling” adı verilmiş, Türkçeye ise “felaket kaydırması” olarak çevirebiliriz.
Aslında haberlerin geneline bakıldığında özel bir çaba gerektirdiği söylenemez, zaten gerçek bir “doom”un içindeyiz.
Özellikle de Twitter, Ekşi Sözlük gibi mecralarda bu durumu çok daha fazla yaşıyoruz.
Hatta pandemi, orman yangınları, kadın cinayetleri, adaletsizlik, deprem kaynaklı yoğun gündemlerde Instagram’a dahi sıçrayabiliyor bu durum. Sosyal medya çağı öncesinde sabahları sadece gazete okur, günlük yaşantımıza devam ederdik. Akşamları da bir haber bülteni izlemekle yetinirdik. Şimdilerde ise her şeyi “son dakika” öğrenmek istediğimiz için kötü haber seline kapılıyoruz.
Kötü şeyleri değiştirmek için illaki onlara her dakika maruz kalmak gerekmiyor.
Böyle olduğu takdirde sonumuz hepten duyarsızlaşmaya doğru gidebilir. Dikkat ettiyseniz herhangi bir kadın cinayeti bile eskisi kadar gündem olmuyor ne yazık ki. Bu da çok fazla kötü haber tüketmemizle alakalı.
Sabah uyanıyoruz, sosyal medyaya baktığımızda yine yepyeni bir felaket kaydırması başlıyor. Saatlerce sürüyor ve bu da gece uykusuzluğuna neden oluyor.
Burada önemli olan nokta şu, bu durumun tek suçlusu gündemin kendisi değil.
Harvard’daki bilim insanı Mesfin Bekalu, insanların olumsuz haberleri okumaya daha fazla meyilli olduğunu söylüyor. Elbette bu gibi durumların kitlesel dayanışma sağlamak gibi faydalı etkileri var fakat kendimize şunları da sormamız gerekiyor:
Neden parmaklarım ağrıyana dek kaydırmaya devam ediyorum? Neden bu kadar kötü hissettirmesine rağmen buna devam ediyorum? Bazı hesapları, kelimeleri takipten çıkarsam ya da en azından sessize alsam bunun bana etkisi ne olur? Pat diye karşıma çıkmasalar da ben istediğimde gidip ne oluyormuş diye baksam mesela, bu beni daha iyi hissettirir mi? Bu durum nereye kadar böyle devam edecek, yıllarca mı, bir ömür boyu mu?
“Felaket kaydırması”nın zihin sağlığını yavaş yavaş aşındırdığı biliniyor. Peki, bu durumdan kurtulmak için ne yapabiliriz?
Bunun adını koymak bir miktar etkili olabilir, çünkü bir farkındalık kazandıracağı için “şu an felaket kaydırması yapıyorum” diyerek kendimizi uyarabiliriz. “Yapmakta olduğum şeye o kadar da gerek var mı? diye kendimize sorabiliriz. Hesaplarımızı bir süreliğine dondurma, internet bağlantısını kapatma gibi yöntemlere başvursak da bunların kısa süreli olduğunu biliyoruz.
Sosyal medyanın algoritmaları nedeniyle de benzer haberler karşımıza sürekli çıkmaya başlıyor ve etkileri de kaçınılmaz oluyor. Bu yüzden sosyal medya platformlarının bu algoritmaları düzenlemeleri gerekiyor. Aksi takdirde uzun vadede zihinsel sağlığı kötü etkilenecek koca bir nesil ortaya çıkacak.
Deprem Bölgesindeki Salgın Hastalık Riskine Karşı Alınması Gereken Önlemler
Anıt Sayaç’a Göre 2021’in İlk 5 Ayında, 2012 Yılından Daha Fazla Kadın Cinayeti İşlendi
Üç İlde Orman Yangını Çıktı, Müdahale Devam Ediyor: Orman Yangınlarına Bu Sene Ne Kadar Hazırlıklıyız?
1999 Depreminden Kalma Gazete Manşetleri, O Zamandan Bu Zamana Neredeyse Hiçbir Şeyin Değişmediğini Gösteriyor!
2023 Yılının İlk Zamları Gelmeye Başladı: Telsiz Kullanım Ücreti %110 Arttırıldı
Kaydırmayı bırakın!