Google ve CIA arasındaki gizemli ilişki, şirketin kuruluş yıllarına dayanıyor desek? Teknoloji ve istihbarat dünyasının karanlık koridorlarında saklı kalmış bu sır, günlük hayatımızı etkileyebilir çünkü neredeyse hepimizin telefonunda Google var!
Google, uzun yıllardır adını anmadan geçemediğimiz bir şirket. Telefonlarımızdan evimize, yolculuklarımızdan e-postalarımıza kadar her yerde onun bir parçası var.
Neredeyse görünmez bir güç hâline gelen bu dev, nasıl oldu da gizem ve tartışmalarla dolu ABD istihbaratı CIA ile bağ kurdu dersiniz?
Şaşırtıcı gelebilir ama Google’ın köklerinde CIA’in etkisi var.
CIA yani Merkezî İstihbarat Teşkilatı, dünya sahnesinde oldukça farklı bir rol oynuyor. Yabancı hükûmetleri deviren, liderler ve vatandaşlar hakkında bilgi toplayan bir kurum olarak tanınıyor.
Teşkilat, insan hakları ihlallerinden tutun uyuşturucu kaçakçılığına kadar pek çok tartışmalı faaliyetiyle gündeme geliyor. CIA’in gizem ve tartışmalarla dolu tarihi, onu halk arasında merak uyandıran bir kuruluş hâline getiriyor.
Peki, bu iki farklı dünyanın kesişim noktası neresi? Google ve CIA arasındaki bağlantı, ilk bakışta pek çoğumuzun farkında olmadığı bir gerçek.
Aslında CIA, Google’ın erken dönemlerinde önemli bir rol oynamış. Sergey Brin, Google’ın gelişim süreci hakkında ABD istihbarat topluluğu temsilcileriyle bilgi paylaşmış, hatta Google Earth’ün öncülü sayılabilecek bir projeye CIA yatırım yapmış.
CIA’in kuruluşu II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından, ABD’nin Sovyetler Birliği ile dünya üstünlüğü mücadelesine dayanıyor.
CIA ajanı olan Sovyet askeri Pyotr Popov
Atom bombasının varlığı, geleneksel savaş yöntemlerinin yerini daha çok gizli operasyonlara ve psikolojik savaşa bırakmasına neden oldu.
CIA, bu dönemde dünya çapında Amerikan çıkarlarını korumak için pek çok gizli operasyon gerçekleştirdi. İtalyan seçimlerinden İran ve Guatemala’daki hükûmet darbelerine kadar uzanan geniş bir yelpazede faaliyet gösterdi.
CIA’in yürüttüğü en karanlık projelerden biri de MKUltra oldu. Bu proje, zihin kontrolü tekniklerinin geliştirilmesi amacıyla tasarlandı. LSD gibi psikoaktif maddelerin kullanıldığı deneyler, çoğu zaman bireylerin rızası olmadan gerçekleştirildi.
Bu deneylerin mağdurları arasında mahkûmlar, akıl hastaları ve hatta CIA ajanları bile vardı. MKUltra, insan haklarına yapılan büyük bir saldırı olarak tarihe geçti.
İşte şimdi dananın kuyruğunun koptuğu yere geliyoruz, yani 1994 yılına.
1994 yılında Sergey Brin ve Larry Page, Stanford Üniversitesinde doktora çalışmaları yaptıkları sırada, internetin giderek büyüyen dünyasında bilgiyi düzenlemek ve erişilebilir kılmak üzere bir arama motoru geliştirmeye başladılar.
Proje, sonraları dünya çapında bir devrim yaratacak olan Google’ın temellerini atmış oldu. Brin ve Page’in çalışmaları sırasında Stanford Üniversitesindeki araştırmalarının bir kısmı, iki Amerikan istihbarat örgütü NSA ve CIA tarafından finanse edildi.
O dönemde teknoloji ve istihbarat topluluğu arasındaki ilişkilerin ne kadar iç içe geçmiş olduğunu fark ettiniz değil mi?
Özellikle Sergey Brin’in, istihbarat topluluğu temsilcilerine projeleri hakkında bilgi vermesi, bu ilişkinin ne kadar erken bir aşamada başladığının bir göstergesi.
Google’ın Keyhole adlı şirketi satın alması ve bu şirketin geliştirdiği teknolojiyi Google Earth olarak yeniden sunması, CIA ile olan bağlantının somut bir örneği. Keyhole’a yapılan yatırım, doğrudan CIA’in girişim sermayesi şirketi In-Q-Tel tarafından yapılmıştı.
Gizli operasyonlardan küresel sahnede güç mücadelelerine kadar, bu dünyanın derinliklerinde neler olduğunu tam olarak bilemeyiz. Ancak bir şey kesin; bilgi çağında, bilgi en değerli silah ve bu silahı kimin elinde tuttuğu, dünyanın geleceğini şekillendiriyor.